Aşağıdaki reklamlar istek dışı gönderilmektedir. Ş.YILDIZ
 
.
Menü  
  ANA SAYFA
  ŞÜKRÜ YILDIZ
  ► Resimleri
  ► Gezi ve Ziyaretleri
  ► Yazıları
  ► Görev Geçmişi
  ► Katıldığı Kurs ve Seminerler
  ► Verdiği Kurs ve Seminerler
  ► Yurt Dışı Görevi (Fransa - Nantes)
  ► Okyanus Dergisi
  ► BÜLTEN (Kayabaşı Çayır Kur'an Kursu)
  ► Hayat Okulu
  ► Tashîh-i Hurûf Kursu (Kastamonu)
  KARABÜK İMAM-HATİP LİSESİ
  1990 MEZUNLARI BULUŞMA PLATFORMU
  K A İ M D E R
  PEDAGOJİK FORMASYON
  NEY ÜFLEME SANATI
  DİN HİZMETİ
  => Cami Dersleri
  => Merasim Duaları
  => Vaaz ve Sohbetler
  KUR'AN KURSU
  İLİTAM (Ankara İlahiyat Lisans Tamamlama)
  KUR'AN-I KERİM
  ÇOCUKLAR İÇİN
  KİTAP - ANSİKLOPEDİ - E-KİTAP
  EĞİTİM (İlk ve Orta Öğretim)
  KİŞİSEL GELİŞİM (Motivasyon)
  EDEBİYAT
  TARİH
  COĞRAFYA
  YABANCI DİLLER
  SAĞLIK
  AİLE EĞİTİMİ
  İLAHİ
  Anket
  Ziyaretçi Defteri
Vaaz ve Sohbetler

 

 
                       VAAZ ve SOHBETLER


⇒  İslam'ın Özellikleri
⇒  Camiler ve Önemi
⇒  Hac

devam edecek.....


                                                      

                                            İslam’ın Özellikleri

          (Bu konuşma özellikle cemaatin kalabalık olduğu bayram günlerinde yapılabilir.)

       ► İslamiyet son ilahi dindir

       “Allah katında gerçek din İslam’dır” (İnned dine ındellahil İslam)
       “Kim İslam’dan başka bir ararsa; o din ondan kabul edilmeyecektir. Ve o ahirette de ebedi hüsrana uğrayanlardan olacaktır.” (Ve men yebtegı gayral İslami dine felen yukbele minh…)
 
       ► İslamiyet evrensel bir dindir
 
       İslam bütün insanlığa hitap eder. İslam belli bir ırk ve topluluğun, belli bri zamanın dini değildir. Peygamberimiz (AS) dini sadece Araplara tebliğ etmemiş daha sağlığında komşu devlet başkanlarına İslam’a davet mektupları gönderilmiştir.
 
       De ki: ‘Ey insanlar! Ben sizin hepinize Allah’ın elçisiyim.”
       “Seni başka değil, ancak bütün insanları içine alan bir elçilikle, rahmetimizin müjdecisi ve azabımızın habercisi olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.”
       “Bitin alemlere bir haberci olsun diye kuluna Kur’an’ı indiren Allah ne yücedir.”
 
       ► İslamiyet fıtrî bir dindir, insanın yaratılışına uygundur
 
       Dinin bütün emir ve yasakları insanın fıtratına uygundur. Emir ve yasaklarda insanın faydasına olan bir çok husus vardır. Namaz, oruç, zekat, hac gibi ibadetlerde bizlerin faydası için bir çok husus vardır. Aynı şekilde yasaklarda insanın zararına olan bir çok husus vardır.
 
      ► İslamiyet ilme, bilgiye çok önem verir
 
       “Kulları içinde Allah’tan ancak ilim sahipleri korkar.” (İnnemâ yahşallâhe min ıbâdihil ulemâ)
       “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olu mu?”
 
       ► İslamiyet kolaylık dinidir
           
       Allah dini insanlara eziyet olsun diye göndermemiştir. Aksine onları hem bu dünyada hem de ahirette mutlu kılmak için göndermiştir.
       “Dinde zorlama yoktur.”
       “Allah size kolaylık diler, güçlük dilemez.”
       “Allah hiçbir kimseyi gücünün yetmeyeceği şeyle sorumlu tutmaz.”
       Peyg. (SAV): “ Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin.”
 
    •        Abdest alırken su bulunmazsa teyemmüm yapılabiliyor.
    •        Yolcular 4 rekatlı farzları 2 rekat olarak kılabiliyor.
    •        Namazı ayakta kılamayanlar, oturarak ima ile kılabiliyor.
    •        Hastalar ve yolcular Ramazan oruçlarını sonra tutabiliyorlar.
 
       ► İslamiyet sınıf farklılıkların ortadan kaldırıyor
 
       “Allah katında en üstününüz ondan en çok korkanınızdır.” (İnne ekrameküm ındallahi etkâküm)
       “Bütün insanlar bir tarağın dişleri gibi eşittir.”
 
       ► İslamiyet ruhbanlığı yasaklar
 
       İslamiyet’te din adamı yoktur. Yani din sadece dini anlatanın uyması gereken kurallar sistemi değildir. Kısaca herkes dininin adamıdır.
 
       ► İslamiyet dünya ve ahiret dengesini kurmuştur
 
        Bilindiği gibi dünya hayatı geçici, ahiret hayatı ise devamlıdır. Buna rağmen dinimiz dünya hayatını ihmal etmemiştir.   
       Bu konudaki ölçümüz şudur: “Hiç ölmeyecek gibi dünya için çalışırken, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışmaktır.”
 
        “Dünyadan nasibini unutma”
        “Bize dünyada da ahirette de güzellik ver”
        Sahabe her ikisini de dengede tutmasını başarmıştır.
 
       ► İslamiyet barış dindir
 
       İslam’ın kelime manası ‘barış’ içinde olmak demektir. Müslümanlar tarih boyunca barışın tesisi için uğraşmıştır.
       İnsanlara İslam’ı anlatırken bile ölçülü davranılmasını ister.
       “İnsanları Rabbinin yoluna hikmetle (doğruyu göstererek) güzel öğütle çağır. Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et (tartış).”
 
       ► İslamiyet güzel ahlak dinidir
 
       “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim”
       “Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar için Allah’ın Resulü’nde güzel örnek vardır.”
 
       ► İslamiyet iyiliği emreder, kötülüğü de yasaklar
 
       “Sizin içinizden, iyiliğe çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir ümmet bulunsun.”
       “Sizden biriniz bir kötülük gördüğü vakit onu eliyle, buna gücü yetmezse diliyle, buna da gücü yetmezse kalbiyle o kötülükten nefret duysun”
 
       ► İslamiyet temizliği emreder
 
       Temizlik ibadetin ön şartıdır. Temizlik olmadan ibadet olmaz. Abdest, gusül… Bunlar başlı başına bir temizlik.
       “Allah size bir güçlük dilemez. Fakat sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister. Ta ki şükredesiniz.”
 
       “Şüphesiz ki Allah tevbe edenleri ve iyice temizlenenleri sever.”
(Bu şekilde genel ifadelerden sonra daha hayatın içinden konuşmak için aşağıdaki şekilde devam edilebilir.)

İnsanların şaşırtan davranışları
 
Ünlü bilge Eflatun’a sormuşlar: İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nedir? O da tek tek sıralamış:
 
* Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler...
* Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler...
* Yarından endişe ederken bugünü unuturlar. Dolayısıyla ne bugünü ne de yarını yaşarlar...
* Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler...

Önemli olan; hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır.

Dualar Niçin Kabul Olmaz?
 
İbrahim bin Edhem Hazretleri bir gün Basra çarşısında gezerken halk başına toplandı ve Cenab-ı Hakk’ın “Bana dua edin kabul edeyim” mealindeki ayetini sordular ve: “Biz Allah’a dua ediyoruz. Fakat kabul olunmuyor. Acaba neden?” diye yakındılar. Dedi ki: Kalbinizi 10 şey öldürmüştür:
 
♥ Allah’ı tanırsınız, ama hakkını eda etmezsiniz.
♥ Allah’ın kitabını okursunuz, ama onunla amel etmezsiniz.
♥ İblis’in düşmanlığını iddia edersiniz, ama ona tabi olursunuz.
♥ Resulullahın sevgisini iddia edersiniz, ama onun izini ve sünnetini terk edersiniz.
♥ Cennetin sevgisini iddia edersiniz, ama onun için amel etmezsiniz.
♥ Cehennem korkusunu iddia edersiniz, ama günahlardan çekinmezsiniz.
♥ Ölümün hak olduğunu iddia edersiniz, ama onun için hazırlanmazsınız.
♥ Başkalarının ayıpları ile meşgul olursunuz, amma kendi ayıplarınızı terk etmezsiniz.
♥ Allah’ın verdiği rızkı yersiniz, ama Allah’a şükür etmezsiniz
♥ Ölülerinizi gömersiniz, ama onlardan ibret almazsınız. (Serhendi)

Lokman Hekim der ki:

Ulemânın yanında dilini koru!
Evliyanın yanında gönlünü koru!
Namazdayken kalbini koru!
Yemekteyken mideni koru!
Başkasının evinde gözünü koru!
Halkın arasında dinini koru!
İki şeyi unutma:
Allah’ı ve ölümü!
İki şeyi unut:
Başkasında yaptığın iyiliği,
Başkasının sana yaptığı kötülüğü!
Sabuncu Adam

Bir zamanlar sabun yaparak ve satarak hayatını kazanan bir adam vardı. Dine pek de inanmazdı. Bu sabuncu, bir gün konuşmakta olduğu bir hocaya:
 
- Sizin anlattığınız dinin dünyaya bir faydası olsaydı, insanlara bir iyilik getirseydi, aradan geçen bunca zamana rağmen hâlâ kötülük ve kötü insanlar kalır mıydı?” der.
           
Hoca efendi adamın yüzüne şöyle bir baktıktan sonra:
- Senin yaptığın sabunlar da bir işe yaramıyor anlaşılan.
Zira bir işe yarasaydı, ortalıkta hâlâ kir ve pislik kalır mıydı? der.
           
Sabuncu itiraz eder:
- Adamlar sabun kullanmıyorlarsa benim suçum ne?”
 
Hoca efendi hemen taşı gediğine koyuverir:
- Peki insanlar dinin getirdiklerine uymuyorlarsa dinin suçu ne? Eğer dinin kuralları uygulanırsa ve her alanda dine uygun yaşanırsa tüm dünyaya iyilik ve düzen gelmez mi?


Başa dön
 
                                                                     

                                     CAMİLER ve ÖNEMİ
 
       Tüm mahlukat içerisinde insanın çok nadide bir yeri var. Cenab-ı hak bunu bir ayetinde şöyle dile getirir: ‘Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık’.

       Bizleri yoktan var eden Allah, bizleri yalnız bırakmamış. Öncelikle akıl-fikir ihsan ederek neyin doğru neyin de yanlış olduğunu anlamamızı sağlamış.

       Bununla kalmamış, tarih boyunca insanlara kitaplar göndermiş. Öyle ki, içerisinde dünya ve ahiret mutluluğunun reçetesi olan kitaplar.

       Ve o kitapları insanlara öğretecek olan peygamberler göndermiştir.

       Akıl-fikir, kitap ve Peygamberler... Hepsi de din kavramının en temel hususları. Din aklı olana hitap eder. Din kitaplarla insanlara anlatılır. Ve dini insanlara öğreten Peygamberlerdir.
 
        Demek ki, din hayatımızda vazgeçilmez bir unsur. Ve dinlerle mabetler (ibadethaneler) birbirleriyle çok içli dışlı bir kavram. 
        Nasıl ki, hıristiyanlık denildiğinde kilise ya da katedral akla geliyorsa, yahudilik denildiğinde havra ya da sinagog akla geliyorsa İslam denildiğinde de ‘cami’ akla gelecektir. Günde beş defa semaya yükselen Allah-ü Ekber nidaları gelecektir.
 
        İnsanlık tarihi boyunca bütün dinlerde ibadethanelere büyük önem verilmiştir. Günümüz dünyasında üniversitesi olmayan şehirler vardır, tiyatrosu olmayan şehirler vardır ama mabetsiz-ibadethanesiz bir şehir yoktur. Televizyonlarda belgesel programlarda izlemişsinizdir; kutuplarda bile o buz kütlelerini yontarak evler yapan insanlar yine aynı yere bir ibadethane yapmışlardır. O bölgelerde bir din tebliğcisi olarak biz müslümanlar olması gerekirken, hıristiyan misyonerlerin olduğunu görüyoruz. Bu da meseleleri ne kadar derinden kavramamız gerektiğini ortaya koyan önemli bir husustur.
 
        Demek ki mabetsiz bir bölge pek bulunmuyor. Pekiyi bunun temelinde ne vardır? Bunun temelinde ‘Cenab-ı Hakk’ın daha yaratılışta mayamıza koymuş olduğu ‘inanç’ yatmaktadır.      
         Hz. Peygamber’in buyurduğu gibi; ‘Hiç bir doğan çocuk yoktur ki, İslam fıtratı üzerine yaratılmış olmasın.'
 
       ’İslam’ı Allah’a teslim olma cihtinden ele alırsak bu ‘her doğan çocuk mutlaka kendi aklıyla Allah’a giden teslimiyet yolunu bulabilir’ manasına gelir. İşte bunun bir sonucudur ki, insanların kendi elleriyle ağaçtan taştan yaptıkları heykellere ibadet edilen bir ortamda dünyaya gelen Hz. İbrahim (AS), kendi aklıyla Allah’a varan yolu bulmuştur.
 
        Bizler ibadetthane yapma geleneğinin Hz. Adem (AS) ile başladığını düşünüyoruz. Rivayetlere göre Hz. Adem (AS) meleklerin yardımıyla Kabe’yi şu anki bulunduğu bölgede inşa etmiştir. Allah-ü Teala buyurur ki; ‘Şüphesiz ki, alemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk mabet Mekke’deki Kabe’dir’
 
        İbadethane konusunda diğer dinlerden farklı bir tarafımız vadır: Hz. Peygamber buyurur ki; ‘Yeryüzü bana tertemiz bir mescid olarak kılındı.’ Bizler temiz olmak şartıyla her yerde ibadetimizi yapabiliriz. Buna rağmen müslümanlar tarih boyunca cami yapımına ayrı bir önem verilmiştir.
 
      Peygamberimizin hayatına baktığımız zaman; daha Mekke’de iken bazı mekanları kendine mescid edinmişti. Yine hicret esnasında Kuba’ya gelindiğinde orada kaldığı 14 günde müslümanların bir araya gelip hem ibadet edebileceği hem de görüşüp meselerini halledebileceği bir merkez olarak Kuba Mescidi inşa edildi. K.K’de hakkında:
       ‘Daha temeli ilk gününde takva –Allah korkusu- üzerine kurulan bir mescid’ olarak bahsedilir. Medineye gelindiğinde de Mescid-i Nebevi inşa edilmiş. Burada hem ibadet yapılırdı, hem de ilim öğrenilirdi, orası müslümanlar için bir okuldu aynı zamanda, Suffe Okulu demişlerdi o okula. 
       Hz. Peygamber’in sağlığında Medine’de 18, çevre yerlerde de 40 kadar mescid vardı.
 
       Tarih boyunca bizleri ibadethane yapımına teşvik eden ‘Kim Allah’ın rızasını umarak bir mescid inşa ederse, Allah da ona cennette bir köşk ihsan eder’
 
       Camini hayatımızdaki fonksiyonlarına gelince:
 
       ♦ Cami 14 asırdır, bütün İslam diyarlarında müslümanların ibadet merkezi olmuş, ilim merkezi olmuş, danışma merkezi olmuş. Cami, medrese, külliye, alışveriş merkezi ve kabristan hep yanyana olmuş. Camiye gidenler külliyedeki, medresedeki öğrencileri gördükçe en azından ilme kalben uzak kalmamışlar, öğrenci olamasalar bile oradaki öğrencileri okutan biri olmuşlardır. Cami çevresinde alışverişini yaptıktan sonra kabristanı görüş alanlarının dahilinde tutmuşlar. Ne yaparsak yapalım, dönüp dolaşıp geleceğimiz yer burası olacak demişler. Gördüğümüz gibi cami hayatın tam merkezinde olmuş.
 
      ♦ Cami bir defa Beytullah’tır. Yani Allah’ın evi. İnsanlar dünya sıkıntılarıyla bunaldığı zamanlar kendilerini o ortamdan soyutlayarak Rableriyle başbaşa kalma imkanı bulurlar. Hz. Peygamber; ‘Kıyamet günü Allah’ın gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı bir zamanda Allah’ın himayesinde kalacak 7 grubu sayarken bunlarda bir tanesinin de ‘kalbi mescidlere bağlı kimse’ der. Yani bir namazı bitirdikten sonra camiden kaçar gibi değil de öbür vaktin gelmesini özleyen kimsedir, bu.
 
       ♦ Camiler ‘din’ adına bir şeyler duyduğumuz yerlerdir. Bir kimsenin kitap okuyacak, ilme ayıracak vakti yoksa en azından Cuma Namazı’na geldiğinde bir hutbe dinleyecektir. Hutbelerimizde de dikkatle dinledildiğinde görülecektir ki, çok mesajlar verilmektedir.
 
       Camilerdeki faaliyetlerin hepside tevhid inancının izlerini taşırlar:
 
       ♦ Beş vakit okunan ezanlar. Sözlerinin her biri tevhidi, birliği çağrışım yapar. Merhum M. Akif ERSOY’un ifade ettiği gibi; 
      Bu ezanlar ki, şehadetleri dinin temeli
      Ebedi yurdumun üstünde benim, inlemeli.
       ♦ Camilerin yapımı, onarımı, korunması, içlerinin cemaatle doldurulması hep gönüllerde var olan bir inancın göstergesidir.

       ‘Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekatı veren ve Allah’tan başka hiç kimseden korkmayan kimseler imar ederler. Onların hidayete erenlerden olması umulur.’
 
       ♦ Kurtuluş Savaşımızda halk camilerden yapılan uyarılarla bilinçlenmiş, Maraş işgal edilip de kaledeki bayrağımız indirilince ‘bayrak bağımsızlığı temsil eder, biz şu an hür değiliz’ diyerek Cuma Namazı kılınmamıştır.
 
       ♦ Aklını kullanan herkes şu dünyanın bir yerleşme yeri olmayıp, bir misafirhane olduğunu anlayabilir. 

       Ayette; ‘Dünyada hayır olarak ne yapıp gönderirseniz, mutlaka O’nun mükafatını Allah katında bulursunuz.’ 

       ‘O gün ne mal ne mülk ne de evlat fayda verir. O gün insana fayda sağlayan tek şey Allah’a teslim ettiği arı duru bir gönüldür, tertemiz bir kalptir.’
 


Başa dön
 
                                                                     

                                                        H A C


         Hac, saygıdeğer makamlara isteyerek ziyarette bulunmak demektir.

       İhrama girip, Arafat’ta bulunmak ve Kabe’yi ziyaret etmekle de Hacc’ın asgari şartları yerine getirilmiş olur. 

       Hac yapmak, aynen namaz kılmak ve oruç tutmak gibi farzdır, yani Allah’ın emridir. Kur’an-ı Kerim’de:

         “Yoluna güç yetirenlerin, o evi (Kabe’yi) ziyaret etmeleri, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkar ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstagnidir.”
(Al-i İmran, 97)
 
       Kabe’ye ‘Beytullah=Allah’ın Evi’ denilmiştir. Gerçi Allah mekandan münezzehtir, eve de ihtiyacı yoktur. Bu şekilde Kabe’nin Allah’a nispet edilmesi, O’nun şeref ve ehemmiyetini göstermek içindir. Kabe aslında bir semboldür. Kabe’den ziyade O’nun anlatmak istediği mana önemlidir. Kabe’ye hürmet, O’nun sahibine yani Cenab-ı Hakk’a hürmet manasına gelir.
 
          Haccı diğer ibadetlerden ayıran noktalar:
 
         * Hacc’ın dışındaki ibadetler ya bedenle yapılıyor, namaz, oruç gibi; ya da sadece mal ile yapılıyor, zekat ve kurban gibi... 

         Ama hac ibadetini yerine getirebilmek için hacı adayının; hem sağlam bir bedene, hem de o beldelere gidip dönünceye kadar, kendisine ve geride bıraktığı ailesine yetecek kadar ‘maddi güce’ sahip olması gerekmektedir. 

         Dolayısıyla bu ibadettten elde edilecek manevi kazanç da çift yönlü olacaktır: Ruhen manevi kirlerden arınırken, maddi olarak da bir fedâkârlık yapılmış olacaktır.
 
         * Diğer ibadetler her yerde yapılabilirken, hac ancak Mekke-i Mükerreme’de yapılmaktadır.

        * Hac, diğer ibadetlere göre bazı zorlukları olan bir ibadettir; barınmadan, yeme-içmeye kadar bir takım zorlukları vardır. Hz. Peygamber, hiç bir ibadeti yapmak için Allah’tan yardım dilemediği halde, bu ibadetin ifasında Cenab-ı Hak’tan yardım istemiştir. Demiştir ki; 

        ‘Allahım! Hac yapmak istiyorum, bunu bana kolay kıl ve kabul eyle.’ 

        Onun için hacca niyet etmiş olan kimse, her zamankinden daha hoşgörülü olmalı, arkadaşlarını incitecek kırıcı söz ve davranışlardan sakınmalıdır. 

       K.K’de hac esnasında yapılması yasak olan şeylerden bahsedilirken;  ‘...Ve la füsuka velâ cidâle fil hacci’ yani ‘hacda günah sayılan davranışlara yönelmek, kavga etmek yoktur’ denmiştir. (Bakara Suresi,197)
         
         Yunus Emre’nin dediği gibi;
 
          Ak sakallı bir koca, hiç bilemez ki hal nice
          Emek vermesin hacca, bir gönül yıkar ise.
 
         Hac, her şeyden önce Allah’ın emri olduğu için yapılır. Bununla beraber bütün ibadetlerde olduğu gibi hac ibadetinde de insanlar için pek çok faydalar vardır. Bunlara kısaca değinecek olursak:
        
         Haccın Faydaları:
 
         * İnsanlarda genellikle paraya, maddiyata karşı aşırı bir istek vardır. Hadiste geçtiği gibi;  ‘Ademoğlunun iki vadi malı olsa, bir üçüncüsünü ister. Ademoğlu’nun karnını topraktan başka bir şey doyurmaz.’      
        
         İşte hac esnasında harcanan para ile, mala karşı olan hırsımız bir ölçüde de olsa törpülenmiş olacaktır.
       
         * Hac, bizlerin dini duygularını kuvvetlendirme açısından da önem arzeder. Hacc’a gittiğimiz zaman nereleri ziyaret etmiş oluyoruz, bir düşünelim:
 
         -  Öncelikle ‘yeryüzünde Allah’a ibadet için yapılmış ilk mabed olan Kabe-i Muazzama ziyaret edilmiş olacaktır.
 
            -  Hz.Peygamber ve ashabının doğup büyüdüğü, yaşadığı yerler ve Kur’an’ın ilk ayetlerinin inmeye başladığı Nur Dağı’ndaki Hira Mağarası ziyaret edilmiş olacak.
 
         -  Hz.Peygamber’in Mekke’den Medine’ye hicret ederken bir süre konakladığı Sevr Mağarası ziyaret edilmiş olacak. Yine hicret esnasında Hz. Peygamber’in iki hafta kadar kaldığı Kuba’yı ve orada inşa edilmiş olan Kuba Mescidi görülmüş olacaktır.
          -  Medine’de savaşların yapıldığı yerler ziyaret edilmiş olacak.

         -  Medine’de Kainatın Efendisi’nin mübarek naaşının yattığı Mescid-i Nebevi ziyaret edilmiş olacak.
       
         İşte bunlar gibi tarihi önemi bulunan yerlerin ziyaret edilmesi, bizleri Hz.Peygamber ve ashabının yaşadığı o ‘Saadet Asrı’na ruhen götürecek ve bizlerin manevi duygularının kuvvetlenmesine sebep olacaktır.
 
         * Hac, eşitliği en güzel şekilde ortaya koymaktadır. Müslümanlar orada aynı giysileri giyip aynı hareketleri yaparlar,aynı yerde vakfe yaparlar. Böylece hem görünüş hem de inanış bakımından yekvücut hale gelirler.
 
         * Haccın bir faydası da insana ‘mahşer günü’nü hatırlatmasıdır. Hacca niyet ederken normal elbiseler çıkarılır ve iki bez parçasından ibaret olan ihrama bürünülür. 

         İşte Arafat’ta vakfe esnasında her tarafta beyaz ihramlara bürünmüş insanları gören bir kimse, hemen hesap gününü hatırlayacak, ‘demek ki mahşer meydanında da böyle toplanıp dünyadaki her hal ve hareketimizden sorguya çekileceğiz’ diyerek pek çok şeye pişmanlık duyacak ve tövbe sözcükleri dilinden dökülmeye başlayacaktır.        
 
       * Hac, İslam kardeşliğini pekiştirir. Toplu halde yapılan ibadetler, insanların birbirleriyle tanışıp kaynaşmalarını sağlar. Yine dünyanın değişik yerlerinde yaşayan, dilleri ve renkleri farklı müslümanların, hep aynı amaç için bir araya gelmiş olmaları ‘Ancak mü’minler kardeştir’ ayetinin tecelli ettiği an olacaktır. Bütün bunlar İslam kardeşliğinin güçlenmesini sağlar.
       
         * Hac günahlara keffaret olur. Peygamberimiz (SAV) buyurur ki; 

         “Kim Allah için hacceder de, hac esnasında kötü sözlerden ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa; annesinin onu doğurduğu günkü gibi (günahlarından arınmış olarak) hacdan döner.”
       
         Hz. Peygamber (AS), yeni müslüman olacak bir zata;
 
         “ Bilemedin mi ki İslam, kendisinden önceki günahları yok eder. Hicret, kendisinden önceki günahları yok eder. Hac, kendisinden önceki günahları yok eder.”der.
        
          O mübarek beldelerden dönen her kardeşimiz  tekrar o manevi atmosferi yaşamak istemektedir.
        
          * Harem-i Şerif’te ve Mescid-i Nebevi’de okunan o güzel Ezan-ı Muhammedî’nin yankısı hala kulaklarımızda gibidir.
 
          * İmamın Fatiha Suresi’ni okuduktan sonra yüzbinlerce insanın hep bir ağızdan ‘âmîn’ deyişlerini özlüyoruz.
 
          * Hacer-ül Esved’e dokunup hele bir de yüz sürebilmişsek; o anı, o kokuyu özleyeceyiz.
 
          * Farklı renk ve dillerdeki bazı insanların Kabe’nin duvarına ve örtüsüne adeta mıknatıs gibi yapışarak Allah aşkı ile ağlayışlarını özleyeceğiz.
 
          * Lebbeyk sedalarını özleyeceğiz.

          * Kabe’nin üst katına çıkıp da beyaz kelebekler gibi tavaf eden insanların manzarasını özleyeceğiz.


Başa dön
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 
   
Facebook beğen  
 
 
"Uyanan bir düşünce kolay kolay uyuyamaz" (T. Carlyle)  
 

DUYURU PANOSU

"Bende sıklet, sende letafet... Allah'ım affet! Latiften af bekler kesafet... Allah'ım affet! Etten ve kemikten kıyafet... Allah'ım affet! Şanındır fakire ziyafet... Allah'ım affet! Acize imdadın şerafet... Allah'ım affet! Sen mutlaksın, bense izafet! Allah'ım affet! Ey kudret, ey rahmet, ey re'fet! Allah'ım affet!" Necip Fazıl KISAKÜREK

SİTENE EKLE

 
2 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol